5 Şubat 2009 Perşembe

Ortada Kalan Şah

Aşağıdaki konumda hamle sırası beyazlarda. Siz olsanız şahını ortada bırakan siyahı nasıl cezalandırırdınız? Bu tipik durumun, temponun ne anlam taşıdığı konusunda açık bir fikir verdiğini düşünüyorum. Eminim sizler cevabı hemen bulabileceksiniz ve benzer bir hatayı oyunlarınızda yapmayacaksınız.

22 Ocak 2009 Perşembe

Yazışmalıda Bir Oyun Sonu

Geçen hafta tamamlanan bir yazışmalı maçımı aşağıda sunuyorum. Maçın oyun sonu aşamasında, rakibim de ben de hatalar yaptık. Fakat berabere biten bu zevkli maç kesinlikle rakibimin, yani siyahların hakkı idi. Belki yetersiz bilgi, belki de tecrübesizlik yüzünden rakibim kazancı kaçırmıştı ve maç sonunda da oldukça kızgındı :) İlk diyagram siyahların 34... d4 hamlesinden sonra oluştu


Burada bir karar vermek gerekiyordu ve benim ilk aklıma gelen Ka5 oldu. Çünkü hem a sütunundaki piyonu alabileceğimi hem de siyah şaha kanattan hücum ederek d sütununa gelebileceğimi düşünmüştüm. Diğer seçenek ise en çok beraberlik şansı tanıyan 35. Kc4 d3 36. Şf3 Ke2 37. Kxc6 Kxa2 38. Kd6 d2 39. Şe2 d1V+ 40. Şxd1 Kxg2 olabilirdi. Dediğim gibi ben 35. Ka5?! hamlesini seçmiştim ve rakibimin 35... d3 cevabından sonra aşağıdaki kritik konuma ulaşmıştık.


Eğer Kf5+ hamlesini seçseydim belki tekrar bir şansım olabilecekti. Örneğin şöyle bir varyant ile: 36. Kf5+ Şe7 37. Kf3 Ke2+ 38. Şf1 Kd2 39. g4 g6 40. Ke3+ Şf6 41. Şe1 Kxa2 42. Kxd3 Şg5 oyun devam edebilirdi. Fakat ben, yazımın başında da belirttiğim kanattan saldırı fikrine takılmıştım ve gözüm başka birşey görmüyordu. Bu sebeple hiç beklemeden 36. Kxa6?? oynadım. Böylece rakibimin büyük bir fırsat yakaladığı yeni kritik pozisyona aşağıdaki diyagramda görüldüğü üzere ulaştık.


Siyahları rahat bir kazanca götüren yol şöyle olacaktı: 36... Ke2+ 37. Şf3 Ke1! 38. Kxc6 d2 39. Kd6 d1V+ 40. Kxd1 Kxd1 ve kazanır. Çok şık! Ama rakibim benim fikrimi desteklemeye karar verince oyun kolay bir beraberliğe ulaştı. 36... d2? 37. Ka7+ Şe8 38. Ka8+ Şd7 39. Ka7+ Şd6 40. Ka8 ve işte son bir kritik nokta daha


40... Şc7?
(Halbuki 40... d1A+! 41. Şf3 Ac3 ile siyahlar oyunun favorisi olmaya devam ederdi.) 41. Ka7+ Şd6 42. Ka8 Şc7? 43. Ka7+ ve hamle tekrarı ile beraberlik. Kesinlikle ucuz atlattım, kesinlikle...

20 Ocak 2009 Salı

Yazışmalı Satranç ve Dürüstlük

Sizlere, Türkiye'de malesef çok fazla rağbet görmeyen yazışmalı satrançtan bahsetmek istiyorum biraz. Artık eskisi gibi tek seçeneğin mektup ve telgraf olmadığı günümüz internet dünyasında bu hizmeti veren pek çok site var. İsterseniz 2,3,5,7,10 hatta 15 günde bir hamle yapma hakkı veren bu türün gerçekten pek çok heveslisi var. Turnuvalar, takım maçları, kişisel maçlar, eğitim maçları... Sakın şaşırmayın çünkü yazışmalı satrancı oynamak, öyle masa başında (OTB) oynamaya benzemez. Bir kere bu insanlar satranç samurayları gibidir. Açılış kısmı ( o da ancak ayda yılda bir) haricinde asla bilgisayar, kitap ve dostlarından yardım ya da fikir almaz. Satrancın bu yüzünden haberi olmayanlara imkansız gibi gelebilecek bir durum belkide. Fakat en az OTB maçları kadar eğitici, zevkli ve zor.

Gerçek bir savaşa komutanlık yapıyormuş hissi vermesi ise ayrı bir olay. Çünkü bu savaş OTB maçlardan zaman olarak çok farklı ve buna bağlı olarak günlerce belki de aylarca sürebiliyor. Yani sabırsızlara göre değil. Fakat; işten güçten, öğrencilikten zaman bulamayan satranç aşıkları için kusursuz bir fırsat. Yazışmalı satranç oynarken dürüstlüğünüz, yani kendinize ve başkalarına yalan söylemediğinizi bilmek ise en güzel duygu sanırım. Çünkü her babayiğit bunu yapamaz inanın. Samuraylık hissini katan da belki de bu noktalardır. Peki ama sadece bu mu? Elbette hayır! Birkere yazışmalı satranç oynayanlar itiraf etmek gerekirse biraz fazla mükemmeliyetçidir. Sanki resim yapar gibi satranç oynamak ister. Hamlelerini birer fırça darbesine, yani sanat eserine dönüştürme peşindedir. Aynı zamanda da hamlelerinin bir samuray kılıç ustasının öldürücü keskinliğinde olmasını ister. Belki de en çok bunu... Fakat onurla ve şerefle...

Aşağıda, yazışmalı maçlar oynarken meydana gelen 2 konumu görüyorsunuz. Birinci konum kazandığım, ikinci konum ise kaybettiğim bir maçtan. Elbette yazışmalı satranç oynarken de dikkatli olmak ve üstünkörü analizlerden kaçınmak gerekir. Yoksa çok öğretici kombinezonlarla karşılaşabilirsiniz :)

KONUM 1 : Siyah oynar kazanır.

KONUM 2 : Beyaz oynar kazanır.

13 Kasım 2008 Perşembe

Kayıp Pozisyonda Savunma Yapmak


Yukarıdaki konum Karpov-Kasparov, Moskova 1985 oyununda; beyazların şık 54. Kd3-f3! hamlesinden sonra meydana geldi. Siyahlarla siz oynuyor olsaydınız nasıl savunma yapardınız? Demek istediğim şu: Konum belirli nedenler yüzünden kayıp ve siz de bunun tamamen farkındasınız. Yani, elinizden gelen en iyi savunmayı yapıp rakibinizin rehavet içerisinde bir hatasını kollamanız lazım. İşte bu yüzden kayıp pozisyonu savunmak önemli, çünkü herkes bilirki kazanılmış pozisyonu kazanmak zordur. Sizin de savunan taraf olarak bir şekilde bu zorluğu arttırmanız gerekiyor!

Gerçek oyunda, siyahlar; 54... Şe7 hamlesini tercih ettiler ve ardından 55. Vh8 d4 56. Vc8 Kf6 57. Vc5+ Şe8 58. Kf4 Vb7+ 59. Ke4+ Şf7 60. Vc4+ devamyolunda kaybettiler.

Başka bir yol; 54... Ff6!? 55. g4 Kc6 56. Fd3 Vg8 57. Vf5 Şe7 58. Ke3+ Şd6 59. Vg6 Kc7 60. g5 şeklinde olabilirdi. Yine beyazlar kazanç konumunda olurdu ama daha yapılacak çok iş var.

Fakaaat... Siyahlar oyunu bırakıp kolayca(!) 54... Kf6? ile savunmayı deneselerdi beyazlar hemen nasıl kazanırdı?

Aslında oyunu okumadan yapılacak bu hamle ile siyahlar c3'teki filin yolunu kapatmış olacaktı. Aksi halde bir sonraki hamle için g5 ile savunma sürdürülebilirdi. Şimdi ise 55. Ke3! Kxf5 56. Vh8+ Vg8 57. Ke8+ Şxe8 58. Vxf8+ Şe7 59. Va8 ve beyazlar kolay bir şekilde kazanır.

1 Kasım 2008 Cumartesi

Atları da Vururlar!!!


Yukarıdaki konum Koblenz-Wood arasında oynanan bir oyunda eğer siyahlar 25... Af6 oynasaydı gerçekleşecekti, fakat onlar zaten kayıp olan bu konuma 25... Ff6 ile devam etmeyi tercih ettiler ve 26. Fh7+ Şh8 27. Axf7+! Fxf7 28. Fg6+ Şg8 29. Vh7+ hamlelerinden sonra terk ettiler. Peki sizce beyazlar yukarıdaki konumda nasıl devam etmeliydi?

Biryerlerde "At varsa mat olmaz" diye birşeyler okumuştum. Tecrübeyle sabittir ki; atla ya da ata karşı oynamayı öğrenmek oldukça zordur. Şahımın yakınlarına bırakın rakibimin iki atını birinin bile yaklaşmasını istemem. Çünkü bir anda yaratılan tehditlerin sayısı artar. Pek çok varyanta dikkat etmeniz gerekir ve ben ister istemez strese girerim. Yukarıda yapılması gereken ilk şey ise, sanırım her üst seviye oyuncunun da kabul edeceği gibi, atlarınızı mümkün olduğunca rakip şaha ya da hedef bölgeye yaklaşmaktır. Gerçekten de atlar vurulmadıkları(!) sürece durdurulamazlar ve yarattıkları tehdit hep oralarda bir yerde sinsice bekler.

İşte yukarıdaki konumda da bunu yapıyoruz ve bunu yaparken de yine bir attan yardım alıyoruz. 26. Ag5! ( işte tam da atlara yakışan bir hamle ) 26... Fd8 ( başka ne oynanabilir ki ) 27. Fh7+ Axh7 28. Vxh7+ (artık at olmadığına göre mat yapabiliriz) 28... Şf8 29. Ag6+! (kesinlikle çok şık) 29... fxg6 30. Axe6+ # Kalan son atın nalları siyah şahın alnının ortasında patlıyor, şiir gibi bir son.

31 Ekim 2008 Cuma

Blogger'a Yasaklama Çağdışı!!!

Geçtiğimiz günlerde yaşadığım şoku unutabileceğimi hiç zannetmiyorum. Bir akşam bloğuma yazı eklemek için girmek istiyorum ve o yüreğimi karartan yazı ile karşılaşıyorum... Bir an için Tanrım(!) dedim, ben nasıl bir ülkede yaşamaya başladım böyle. Hani demokrasi, hani özgürlük!!! Çok şükür ki yanlıştan dönüldü ve tekrar bloğuma kavuştum. Yasakçı zihniyete sahip bir ülkede yaşamanın ne kadar kasvetli olacağını insana ne güzel örneklerle gösteriyorlar öyle. Elbette youtube, blogger veya herhangi başka bir sitenin T.C. yasalarına aykırı yayınlar içermesini kabul etmiyorum. Bildiğiniz gibi bu sitelerde faydalı pek çok bilgi var insanın ufkunu açan ve bunun tam zıttı olarak işe yaramaz hatta can sıkıcı şeyler de var. Fakat interneti normal hayattan ayıran en önemli şey de işte burada; siz fikir ve bilgi olarak canınızın istediğini alır, canınızın istemediğini almazsınız. Çünkü normal hayatta çok uzun zaman alacak veya hiç sahip olamayacağınız bilgilere internet aracılığıyla ulaşıyorsunuz ve bence tam da kelimesi kelimesine evrene bağlanıyorsunuz. Peki ama ya canımızı sıkan, kabullenemediğimiz, bizi üzen sitelere karşı ne yapacağız? İşte bunun can alıcı noktası burada; tembellik etmeyeceğiz arkadaşlar!!! Karşı bilgi üreteceğiz ve bunu bilgilerimizi sağlam temellere oturtarak yapacağız. Yapılan yanlışın neden yanlış olduğunu ve neyin daha doğru olduğunu ya da olabileceğini göstereceğiz. Zaten o zaman internette bu tipten yasaklamaların yanlışlığı kendiliğinden ortaya çıkacaktır. İşte bir satranç sevdalısının nacizane fikri budur. Saygılarımla...

6 Ekim 2008 Pazartesi

KUSURSUZ HAMLE

Her insanın hayatta bir amacı vardır. Satrançla sadece laf olsun diye ya da havalı olmak için ilgilenmeyen gerçek satranç severlerin yani yaşamı bir filin, vezirin veya herhangi bir figürün gözünden görenlerin de mutlaka bir amacı vardır. Hatta bu bazen, sahip olduğu anlamdan fazla sanatsal bir değer de taşıyabilir. İnsan illa bu amacı itiraf etmek zorunda da değil. O kişinin oyunlarını incelerken; hamle seçimlerinde, oyun biçiminde ve bazen yenilgilerinde görürüz bu amacı ve bizlere adeta bağırır ben bunun için satranç oynuyorum diye. İşin en güzel tarafı da, hiçbir satranç oyuncusu bunun için birilerine hesap vermek zorunda değildir. Sizin yaşamınıza(!) kimin müdahale etmeye hakkı olabilir ki.

Benim de elbette bir amacım var. O da; bir gün bir turnuva oyunumda (OTB) kusursuz bir hamle yapmak. Bu öyle bir hamle olmalı ki, beynimde ve yüreğimde yarattığı heyecanı yıllar boyu hatırlamalıyım. Oyunun sonucunu zerre kadar önemsemiyorum fakat, işte tam da o hamleyi yapmalıyım, biliyorum. Küçücük bir hamle... Ama hamlelerin en kusursuzu! Bu öyle bir hamle ki; deneyimlerimden, yaşamdan, felsefeden, müzikten ve şiirden izler taşımalı. Bu hamleyi gerçekten istiyor ve ölesiye arzuluyorum. Hatta sadece o "kusursuz hamle" için şehir şehir, ülke ülke dolaşıp turnuvalara katılmak istiyorum. Belki bir gün o hamleyi bulup notasyon kağıdıma yazacağım ve parmak uçlarımla usulca yaşama taşıyacağım ve kesinlikle eminim ki saatime bastığım o anda bu dünyada benden daha mutlu kimse olmayacak!